Hemen hemen herkes gibi bizim de Orlando’ya gidiş amacımız Disney World ve Universal Stüdyoları’nı ziyaret etmekti. Öyle ki, şehrin güzelliği ve huzuru beni derinden etkilemeden önce (ilk görüşte aşk!) Orlando eşittir tema parklarıydı bizim için ama… Durun! Ben ettim siz etmeyin, Orlando’ya sadece “bi kaç tema parkı işte yeaa” gözüyle bakmayın. Güzeller Güzeli Şehir Orlando ve Nasa Ziyaretçi Merkezi başlıklı yazımı bir okuyun, ondan sonra bana hak vermezseniz gelin konuşalım size bir kahve ısmarlayayım.
Ve o büyük gün geldi… Paris’teki Disneyland’in tadı hala damağımdayken, bugün ben, onun kat kat büyüklüğündeki Disney World’ü ziyaret ediyorum.
Mickey ve Minnie Mouse’a olan hayranlığınızı yanınıza aldıysanız başlayalım.
Az önce de bahsettiğim gibi bu Disney World, Paris’teki Disneyland’in neredeyse 4 katı büyüklüğünde. Hatta öyle ki, Disney köyünün kurulduğu alan Orlando’ya bağlı olmayan, Florida içerisinde kendi başına bir şehirmiş ve elektiğini suyunu kendisi üretiyormuş diye bir şey duydum, ne kadar doğru bilmiyorum. Bunun sebebi parkın kurulduğu alanın içinde rahat rahat at koşturabilme istekleriymiş. Attıkları her adım için izin almak yerine Disney’in bütün alanı satın alıp kendi şehirlerini kurabilme fikri bana çok ütopik gelmiyor açıkcası, Walt amca dünyanın sayılı zenginlerindenmiş ne de olsa.
Disney World’e Ulaşım
Öncelikle belirteyim, Orlando çapında bu parklara ulaşım işi çok profesyonel şekilde halledilmiş. Adamlar bu işin kitabını yazıp yepyeni baskılara çoktan geçmişler, o kadar söyleyeyim. Eğer Disney köyü dahilinde bir otelde kalacaksınız, hemen hemen her 5 dakikada bir parkların hepsine ücretsiz otobüs servisiniz olacak. Ama bizim gibi Orlando şehir merkezinde kalacaksınız da endişelenmeyin, kalacağınız otelin de muhtemelen parklara ücretsiz servisi olacak. Otel rezervasyonu yaptırmadan önce bu noktaya dikkat ederseniz, hiçbir problem yaşamazsınız. Mesela bizim kaldığımız Avanti Resort’te ücretsiz servis vardı ve otele giriş yaptığımız sırada parklardaki otopark ücretlerinin çok uçuk olduğu konusunda uyarıldık. (Günlük 25 Dolar otopark ücreti mi olur!!!) Hal böyle olunca hem parka gidiş yolunda hem de dönüş yolunda otel servisini kullandık. Otel servisini kullanmasaydık ya da bir şekilde kaçırsaydık da taksilerin en fazla 15-20 Dolar civarı tutacağı bilgisini aldık, içimiz rahatladı.
Disney World Biletleri
Biletleri giriş kapısında güvenlik kontrolünden sonra alabilirsiniz ama benim size tavsiyem online almanız olur. Online aldığınızda da bileti yazıcıdan yazdırıp parka direk giriş yapamayacak ve yine “kiosk” sırasında beklemek zorunda kalacaksınız ama kiosk sırası yeni bilet alma sırasına göre daha insancıldı, 20 dakika civarı bekledik. Diğer sıraların halini varın siz düşünün…
Biletler 1 günlükten başlayıp çok günlüğe kadar çıkıyor. Ne kadar çok gün için bilet alırsanız fiyat o kadar uygun hale geliyor. Biz zamanımız olmadığı için sadece bir günlük bilet aldık, yetti mi? Yetmedi!
Disney World Parkları
Paris Disneyland’de 2 park var ve hangisinde zaman geçireceğimizi şaşırıyoruz ya, Disney World’de tam 4 park var! Bu 4 park yetmezmiş gibi üstüne 2 tane de su parkı yapmışlar, etti mi sana 6 park! “İnsan gidecek buraya insan!” deseniz de dinlemiyorlar ve yeni yeni atraksiyonlar eklemeye devam ediyorlar…
Maalesef -ki bu maalesef büyük maalesef-, ben sadece Epcot ve Magic Kingdom parklarına gidebildim. Universal Stüdyoları’nın aksine, Disney World’de kuyrukta beklememenizi sağlayacak VIP bilet seçenekleri olmadığı için ve online olarak bir gün içinde en fazla 3 atraksiyon seçip belirtlien saatlerde sırada beklemeden gidebileceğiniz için… Biraz karışık oldu sanki dimi? Detay vereyim o zaman.
Disney World biletinizi online aldığınız aman gidiş tarihinize 1 ay kala, hangi atraksiyona gitmek istediğinizi seçip, size verilen saat aralığında o atraksiyonun bulunduğu yere giderek sıra beklemeden (sırada bekleyenlere el de sallayabilirsiniz) atraksiyonun keyfini çıkarabilirsiniz. Bu servisin adına FastPass + diyorlar. Fakat bunu 1 gün içerisinde en fazla 3 atraksiyon için uygulayabiliyorsunuz ve bir şekilde size verilen saat aralığında orada ol(a)mazsanız şansınızı kaybediyorsunuz. Bize öyle oldu mesela. Parklar arasındaki uzun mesafeyi hesaplayamadığımız için Disney Springs’de öğle yemeği yedikten sonra Magic Kingdom’a zamanında yetişemedik ve dört gözle beklediğim Space Mountain’a gidemedik! Paris’e gittiğimde de aynı Space Mountain bakım için kapalıydı… Yani bu resmen bana kaderin bir oyunuydu, doğa üstü güçler gitmemi istemiyordu… “E bu kadar çok gitmek istedin madem, diğer insanlar gibi sırada bekleyip girseydin ya” diyorsunuz dimi? Tam 130 dakika beklemelik sıra vardı, nasıl gitseydim?! :(
Velhasıl kelam, siz siz olun en çok gitmek istediğiniz atraksiyonlar için önceden web siteleri ya da mobil uygulamaları aracılığıyla gideceğiniz saati seçin ve o saatte orada olun. Yoksa sonradan benim gibi çok pişman olursunuz. :(
Atraksiyon detaylarına, favori atraksiyonlarıma vs. girmiyorum çünkü tema parkı manyağı olarak ben size “muhakkak şuna gidin” diyemiyorum. Hepsine gidin. Hepsinin tek tek tadını çıkarın. Etrafınızda dolaşan prensler ve prenseslerle fotoğraf çektirip parktaki bahçedeki sincaplara fıstık verin. Tadını çıkarın, çok eğlenin! Aklınıza takılan bir soru varsa da yorumlar kısmına yazın, cevaplayayım. :)