Agustos ayinda Malta sicaginda kavrulurken, bir Pazar gunu Air Malta’nin Paris’e ucak bileti kampanyasi yaptigini duydum. Girdim baktim, 2014-2015 kis donemi icin fiyatlar nerdeyse %50 daha ucuzdu. O an arkadaslarla iletisime gecip akillarini celdim ve fiyatlar yukselmeden alelacele aldik biletleri.
Bileti aldigimiz tarihle seyahatin baslayacagi tarih arasinda 6 ay gibi bi sure oldugu icin Paris hakkinda o kadar cok arastirma yaptim ki, artik orada bulunacagim 5 gunun yeterli olmayacagini dusunup “biletleri degisitirip tarihleri uzatsak mi” demeye basladim. Daha once Paris’te bulunmus arkadaslarim sag olsun imdadima kostu ve “4 gun yeter, araya bi gun Disneyland bile sikistirabilirsin” dediler de oyle rahatladim.
Subat ayinin 2. haftasi, tam da 14 Subat arefesinde ordaydik. Cok kalabalik olur diye dusundum. Paris sonucta cok romantik bi sehir degil mi? Sevgililer, evliler, herkes sehre dolusup romantik bir haftasonu gecirmek ister sandim. Hic de oyle olmadi…
Evet sehir cok kalabalik ama turist kalabaligi degil, orda yasayan insan sayisinin fazlaligindan kaynaklanan bir kalabalikti. Ozellikle Malta gibi bi yerden sonra ilk bi kac saat sudan cikmis balik gibi kala kaliyor insan ama dedigim gibi sevgililer gunuyle katiyen alakasi yoktu o kabaligin. (Bu konuya ayrica deginicem)
Ilk gun hic vakit kaybetmeden iki “zone” icin gecerli olan mobilis (metro) biletimizi alip dogruca Eyfel Kulesi’ne gittik. “Soguktan donacaksiniz, gidilir mi o tarihte Paris’e” diyenlerin aksine mis gibi bir gunes karsiladi bizi orda. Oyle ki, kafamizi kaldirip yukari bakamadik bi ara gunes gozumuze girdiginden. Asagida gorebileceginiz gibi cektigimiz fotograflar da ayni gunes yuzunden hicbir seye benzemedi zira isik gercekten cok kotuydu. (Benim kabiliyetsizligimle konunun hic alakasi yok !!11)
Eyfel Kulesi’nden sonra Zafer Taki’na gitmek icin metroya bindik yine. Metro duragindan cikar cikmaz bir grup Asya’li ve koskocaman, dunya guzeli Zafer Taki’yla karsilastik. Asyalilar fotograf cekebilmek icin nerdeyse omuzumuza kadar cikarken biz kibarligimizdan odun vermeyip “hadi yukari cikalim madem” dedik. Sirf o Asyalilar yuzunden o gun doya doya asagidan izleyemedim guzelim Zafer Taki’ni!
Sanzelize’yi tepeden goreyim diye 49 metre yuksekliginde oldugunu sonradan ogrendigim merdivenleri soluk soluga tirmantik. Tepeye varinca “annem olsa terli terli disari cikma derdi” diye gecirdim icimden ama o kadar yolu cikip da terasa cikmamazlik olmaz dedim ve attim kendimi disari. O ter ve buz gibi hava birlesince n’oldugunu biliyorsunuz… Usuye usuye izledim guzelim manzarayi. Ama gercekten muhtesemdi ve butun o yorgunluga degdi. Bi yanda boylu boyunca Concorde Meydani’na kadar Sanzelize, diger yanda olanca heybetiyle Zafer Taki’nin modern versiyonu La Grande Arche de la Défense. Bi 15 dakika bakakalmisimdir manzaraya, o kadar guzeldi.
Burdan sonra artik Sanzelize’de bol bol yuruyup alisveris yaptik. Ogleden sonra 5 gibi ayaklarimiz bizi tasimaz hale gelince otele donup gunu bitirdik ve ertesi gun icin enerji depolamaya basladik.
2. gun aslinda cok baska planlarimiz vardi, 3. gun de Disneyland’a gidecektik ama Disneyland’e gidecegimiz gunun yagmurlu olacagini ogrenince yer degistirmek zorunda kaldik. Yani 2. gun Disneyland, 3. ve 4. gun de Paris sehir merkezini gezmeye devam ettik. Cok fazla uzun olmasin diye onlari burada degil 2. ve 3. kisimlarda yazicam.
Simdilik Paris macerasi bu kadar.
Ha unutmadan, Paris’in buyusune kapilip Malta’ya uvey evlat muamelesi yapmiyoruz tabii ki. Birbirinden seksi Malta fotograflari icin bu sirin instagram logosuna tiklayarak beni oradan da takip edebilirsiniz. : )